12/29/2009

Mevsimlerden Kış ama Ben Yaz Havasındayım: Kayaköy Sanat Kampını Keşfedin!!

Nerden çıktı bu tatil yazısı demeyin. İnsanın canı en çok bu havalarda istiyor sıcak kumu, mavi denizi..
Gencim, çılgınım, çocuğum yok ve mobilim diyorsanız buyrun size alternatif bir tatil mekanı:Kayaköy Sanat Kampı.







Eski adı Karmylassos olan Kayaköy; Osmanlı'nın son dönemlerinde 3000 nüfuslu bir Rum kasabasıyken  1923 Türk-Yunan nüfus mubadelesi döneminde memletimizdeki Rumların evlerini terk etmek zorunda bırakıldıkları acı dolu yerlerden biri olmuş. 1957'de depremden sağ çıkmayı başarmış bu öksüz Rum evleri, şu anda eski sahiplerini bekler gibi, hüzünlü bir biçimde zamana meydan okuyorlar.





Kamp yerimizin sahibi Mutlu, bu köyden çıkma genç yatırımcılarımızdan biri. Bu tarlada domates, maydanoz kabak yetiştireceğimize gelin bir sanat kampı kuralım diyerek anne ve babasını ikna etmiş. Anlatması kolay ama ikna aşaması kesin zor olmuştur diye düşünüyorum. Kendisine ne kadar saygı duysak az. Ne alaka sanat kampı da nerden çıkmış demeyin; kendisinin bilumum sanat dalına özellikle de fotoğrafçılığa inanılmaz bir yeteneği vardır. Neyse, Mutlu pek de iyi etmiş ki yurdumuzun bu nadide güzelliğinin içinde bizler için alternatif bir yaz tatili fırsatı doğmuş.




                                                         Ve Turkish Karayip Korsanı Mutlu!!!

Bir bahçenin içinde taş evler , ağaçların tepesine kurulmuş açık hava odaları(kelime dağarcığım bunun nasıl bir şey olduğunu tasvir etmeye inanın yetmedi), çardaklar ve hamaklar hayal edin. Yemeklerde yediğiniz sebzelerin yetiştirildiği tarlaya bakan bir açıkhava restoranını da bu bahçenin içine yerleştirin. Dışarıda yaz sıcağından pestili çıkanlara inat, buradaki esintiyle ferah ferah yemek yiyip üzerine kahvenizi içtiğinizi de düşlemelisiniz bence.




                                                               Kamp yerinin bahçesi

İlk gün çılgın Mutlu ve daha çılgın arkadaşları biz kamp sakinlerini alıp Kayaköyün sırtlarında dolaştırdıklarında dilim bir karış dışarı çıkmış limonataaaa diye can çekişirken yarabbi ben nerden geldim buraya diye sorguladım, itiraf ediyorum!







                                                                  İşte özgürlük!

Bu yürüyüşlerin sonraki günlerde bittiğini asla düşünmeyin. Hatta artan bir gazla devam ediyor. Kamp programı dahilinde bir gün Likya yolunu yürüyerek Ölüdeniz'e gideceğimizi söylediklerinde şaka yaptıklarını zannetmiştim. Meğer ciddilermiş!(Ama merak etmeyin camları olmayan kampın jeepi ile doğal air condition ve Bob Marley eşliğinde gidebilme şansınız da var.)

Mantık çok basit aslında: El değmemiş o cennet koylarda yüzebilmek için haketmeniz gerekiyor. Eh herkesten farklı yerlerde, bakir koylarda denize girebilmenin de böyle bir bedeli olsun. Bir grup insanın bu yürüyüşler sonunda çığlık çığlığa kendini tertemiz sulara bırakması savaştaki zafer sahnelerini andırmıyor değil hani. Yediğiniz kahvaltının yağlarını yollarda bırakıp kendinizi kuş gibi hafif serin sulara atıyorsunuz. Bunun ne büyük bir keyif olduğunu yaşayınca anlayıp kulaklarımı çınlatacaksınız.




 
Kampın adındaki "sanat" kısmı ise farklı farklı kursları kapsıyor. Kamp sakinleri kendine en uygun hissettiği kursa katılıyor. Ben ahşap oymadaydım mesela. Hiç bilmediğim ahşap oymada neler yapabildiğime kendim bile inanamadım. Dünyanın en deşarj edici olaylarından biriymiş bu arada. Sinir atmak istiyorsanız yoganın yanında bir opsiyon olarak değerlendirim derim. Malum Aşk-ı Memnu'da sinir stres harbi yaşıyan Adnan Beyimiz de tüm stresini ahşap oyarak atıyor. Çoktan keşfetmiş yani. Bu arada ahşap oymanın yapıldığı odada, sadece bir vantilatör ile serinlediğimiz için arkadaşım Gözde stresinin yanında terle birlikte kilolarını da kaybetti. Bu da ekstrası oldu:)








                                                     Ahşap oymanın yapıldığı mekan


İşin komik yanı ortamda yakışıklı bir perküsyon hocası ve güzel bir seramik hocası olunca kampçıların eşit dağılmadığı bir kurs programı spontane bir biçimde oluşuveriyor. Bekar bayanlar perküsyona, bekar erkekler de seramik kursuna(malum hocası pek bir güzeldir) giderken, ortamın zavallısı çiftler diğer kurs programları arasında dağılıyor.


Velhasıl, 2010 planları içinde ben bu yaz farklı bir şeyler yapmalıyım, genci yaşlısı, yabancısı memleketlisi farklı insanlarla tanışmalıyım diyorsanız bu kampın adını bir yerlere yazın. Marul gibi yayıldığınız o tatillerin aksine size çok farklı eğlenceler ve anılar yaşatacağından emin olabilirsiniz.




                                          Her akşam farklı bir eğlence. Bu da Rum Meyhanesi...


Eğer giderseniz dönüşte bana da yazmayı unutmayın.

Fiyatlara gelince; en son baktığımda şöyleydi:
Kendi çadırıyla gidenler: 435 TL bir hafta
Kampın çadırını kullananlar: 485 TL bir hafta
Pansiyon Konaklama: 585 TL bir hafta(odayı 2-3 kişiyle paylaşırsanız)
Pansiyon Konaklama: 895 TL bir hafta(oda size ait olacak)


 

1 comment:

Cimri said...

BAHSİ GECEN GOZDE OLARAK 5 KİLO GARANTİ DİYORUM.
ADNAN BEY OTURDUGU YERDEN STRES ATIYOR.TER DOKMEDEN SANAT OLMAZ.