4/24/2010

İSTANBUL- Je t'aime..

İtiraf etmeliyim baharda bu şehri bir başka seviyorum. Erguvanlar, sümbüller, güller, menekşeler..Doğanın uykudan uyanışına bizzat tanık olmak. Pek çok tasarımcıya ilham olacak renk kombinasyonları. Tam bir cümbüş..



 Tatili fırsat bilip pek çoğumuzun aslında duymuş olsa da uğramadığı mekanlardan birindeydim. Hidiv Kasrı..

Heralde İstanbul bir nevi ikinci lale devrini yaşıyor. Tarihte bu dönemi pek de iyi anmıyor olsak da, günümüzde şehrin çehresini değiştirdi bu çiçekler. Adım başı karşımıza çıkan lalelerin ilk defa bu kadar çok rengini bir arada gördüm diyebilirim.


Wikipedia'da Hıdiv Kasrı şöyle yer alıyor:  1907 yılında Mısır'ın son hıdivi Abbas Hilmi Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati'ye yaptırılmıştır. Dönemin mimari modasına uygun olarak art nouveau tarzındadır. Hıdivlik makamı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Mısır valilerine verdiği ünvandır. Osmanlı'nın Mısır valilerinden olan genç yaştaki "Hıdiv Abbas Hilmi Paşa"'nın,19. yüzyılın sonlarında, Mısır'daki İngiliz nüfuzunu kırabilmek ve Osmanlı Devleti'nden destek sağlayabilmek için uzun süreli İstanbul'da kalması gerekti. Bunun üzerine, 1903 yılında günümüzde kasrın bulunduğu yerde bulunan iki ahşap yalı satın aldı. Abbas Hilmi Paşa bir süre sonra yalılarının arkasındaki ağaçlık yamaçları ve üst düzlüğü kapsayan 270 dönümlük bahçeyi de aldı. Ahşap yalıları yıktıran Abbas Hilmi Paşa, 1907 yılında, 1000 m2 alan üzerine, İtalyan Mimar Delfo Seminati'ye, o devrin mimari modasına uygun olarak Art Nouveau tarzında görkemli bir kasır ve üzerine İstanbul Boğazı'nı gören kule inşa ettirdi.
Mısır'ı işgal eden İngilizler, ülkeye krallık sistemini getirerek, Abbas Hilmi Paşa'nın Hidivlik unvanını elinden aldı. Abbas Hilmi Paşa, tahttan düşürülmesi üzerine İsviçre'ye yerleşerek (yada sürgüne gönderilerek) burada yaşamını sürdürdü. Paşa'nın ailesi ise Hidiv Kasrı'nda 1937 yılına kadar kaldı. Aynı yıl, İstanbul Belediyesine Hidiv Kasrı'nın satışı gerçekleştirildi.
Uzun süre bakımsız kalan kasır, 1984 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu adına Çelik Gülersoy tarafından restore ettirildi ve bir süre otel olarak hizmet verdi. 1994-1996 yılları arasında yeniden restore edilen Hidiv Kasrı'nın işletmeciliği, 1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kuruluşu olan Beltur'a geçti. Şu anda lokanta ve sosyal tesis olarak kullanılmaktadır. Kasrın bir yüzündeki İstanbul 'un en büyük gül bahçelerinden olan dış mekanı ve tarihi iç mekanında ayrıca düğün gibi organizasyonlar da düzenlenmektedir. Arkasındaki koruluk ve dik yürüyüş yolu ise spor ve yürüyüş yapanlarca değerlendirilir.
Kasrın mimari olarak, Osmanlı mimarisinin dışında, batılı tarzı (art nouveau) vardır. Ana girişin ortasında mermerden ihtişamlı ve anıtsal bir çeşme vardır.





Tavanı çatıya varıncaya kadar yükselir ve vitrayla kaplıdır. İçinde çeşitli yerlerinde zarif çeşme ve havuzlar vardır. Bina plan olarak, salonlar arasındaki bağlantılar aracılığıyla havuzun etrafında bir daire çizmektedir. Bu daire sadece giriş holü tarafından kesilmektedir. Bu holdeki tarihi asansör dikkat çekici başka bir detaydır. Üst katta ise özel odalar bulunmaktadır.

Köşkün bahçesindeki sümbüller baharla birlikte öyle güzel bir hal almışlardı ki bizim payımıza düşen önünde artistik pozlar verip fotoğraf çektirmek oldu. 


Yeğenim ve ablam. Mis kokular arasında unutulmaz anlar bunlar..

1 comment:

Ayşe Şakarcan said...

Merhaba Nevbahar, bloğuma uğramana sevindim:) Fotoğraflar harika, bu mevsimde ben de bayılıyorum İstanbul'a!:) Ara verdiğini düşünmüştüm, tekrar takipteyim:))