7/27/2011

Yaz Durakları - Volume 2


Hilversum..O da neresi ki diyeceksiniz ve sonuna kadar da haklısınız. Hollanda'da Amsterdam'a trenle 45 dk mesafede güzel bir Dutch kasabasındayız. Neden buradayız derseniz de Nike'ın Avrupa merkez ofisinin burada olduğunu belirtmem gerekir.
Yukarıdaki resim bu kasabada bulabileceğiniz nadir otellerden biri. Tariflere sığmaz derecede küçük odalarıyla kalıp kalacağınız en ilginç meskenlerden biridir Leopersuk.  



Bu küçük kasabanın en etkileyici yanlarından biriyle başlayalım. Evleri..Hollanda'nın televizyon dünyasının yerleştiği kasaba; evleri açısından tam bir görsel şölen.


Avrupalının düzeni işte dedirten ve dudak ısırtan sıra sıra aynı tip evlerin uzandığı yollar..


Bahçeler..



Ve elbette çiçekler..


Tabii kalbur üstü bir kesimin yaşam alanı olunca birbirinden güzel restoranlara da ev sahipliği yapıyor Hilversum.



Benim favorilerimden biri Lust.


Dışarıda küçük ahşap masalarda yemeyi tercih edebilirsiniz, ya da..


Evet burası kimsenin evi değil. Lust'un iç dekoru tam bir daire şeklinde tasarlanmış.


Ev ortamında hissettiren rahat koltuklar, şömine, yastıklar..

Oturma koltuklarının önünde sehpalar oldukça şık..



Bir diğer güzel mekan ise Zilt & Zo 


Mor çiçeklerin uzandığı büyük bir bahçesi var restoranın


İçeride ise bizlere çok da tanıdık gelebilecek balıkçı teması


Restoranın özellikle başlangıçları çok ama çok lezzetli..


Carpaccio sıcak havalarda bol limonlu ve zeytinyağlı, tavsiye edilir..


Çin mantısı


Ördek..


Ve karnı tok sırtı pek bir ekip..


Malum burada tüm günümüz toplantılarda geçiyor. Yorgunuz ama hala gülebiliyoruz di mi Gamzecim..


Ve işte bir mekan yazısının daha sonu...
Bir sonraki durakta görüşmek üzere.
2 Ağustos'ta ekipçe oradayız. Yolu düşenleri bekleriz..




7/13/2011

Yaz Durakları - Volume 1

Herkese selam olsun..

Yok bloglar kapatıldı, yok açıldı, iş seyahatleri şu bu derken uzunca bir zamandır birşeyler yazamaz olmuşum. Bu vesileyle de pek çok paylaşılacak birikti tabii..

Yunanistan'la başlayabiliriz mesela...Tarihle dalga geçercesine bu kadar kabul gördüğün, sevildiğin bir yerde olmak inanılmaz keyifliydi. Atina'ya yakın bir sahil beldesinde yarı iş, yarı keyif bir 10 gün kadar geçirdik. Büyük bir İzmir olan Atina'nın etrafında konumlanan bu küçük sahil kasabaları kesinlikle görülmeye değer. Sahil boyu uzanan meyhaneler, bize hiç ama hiç yabancı olmayan mezeler şu anki göbeğimin ilk adımlarıydı.

Aşağıdaki resim kaldığımız otel Divanni. Aynı zamanda iyi de bir spası bulunan otelin kendine ait güzel bir kumsalı da bulunmakta..


Bu da odadan bir manzara..Belirtmeden geçemeyeceğim tüm odalar bu güzel deniz manzarasına sahip...




İlk gün Atina'nın göbeği..Turistik çarşısı. Tren istasyonu, hediyelik eşya dükkanları ve Acropolis'e(http://en.wikipedia.org/wiki/Acropolis_of_Athens) uzanan yol başlar..
Uzun yokuşlu bir yoldan Acropolis'e çıkıldığı için ortada kalan Plaka bölgesinde bir yemek hakikaten çok keyifli oluyor. Size önerim eski bir İstanbullu olan sevgili Niko'nun yerine uğramanız. Tel nosu: 210 33 12 187, adını latince harfleri tuşlayamadığım için ne yazık ki yazamıyorum..




Bizdeki cacık orada caciki oluyor. Katı yoğurt, bolca sarımsak ve salatalık. Tabiiki bir de zeytinyağı..

Greek salata. Taze sebzeler, üzerinde de leziz peynir..Hepsi iri iri doğranmış, ama tabii ki yine bolca zeytinyağını unutmamak lazım..


Ballı yoğurt..Oldukça basit bir fikir aslında. Evde bile yapılır ama tabii orda yemesi ayrı bir keyifti.

Ve sevgili ekip..Yemek sonu mutluluğu budur işte:)

Acropolis'e varış. Tepenin üzerinde kurulmuş heybetli bir tarih..Elbette bolca turist:)

                                                 


Ardından akşam yemeği için bir tavernaya gidilir.Canlı müzik eşliğinde uzo,balık ve muhabbet..



Bu arada Plakada istemediğiniz kadar alternatifte cafe, taverna bulmanız mümkün..





Bu arada Divanni otele çok yakında bir tepenin üzerine kurulmuş yazılışı aynı aşağıdaki gibi olan:) bu restoranı mutlaka yolunuz düşmeli.




Restoranın nefes kesen bir manzarası var..Deniz mahsullerinde oldukça iyiler..Fonda hafif bir müzik, çiçek kokuları eşliğinde güneşin batışını izliyorsunuz..



Bir rivayete göre Jacqueline Kennedy Atina'ya geldiğinde restoranın altındaki bu kumsaldan denize girermiş..


Ve evet tüm sahil boyunca birbirinden güzel meyhanelerde inanılmaz güzel bir ziyafet çekeceğinizi ve çok ama çok keyif alacağınızı garanti ediyorum..