9/06/2012

Etiler'de ev yemegi - HUNKAR

Istanbul'da iyi bir ev yemegi restoranti bulmanin ne denli zor oldugunu biz burada yasayanlar olarak cok iyi biliriz. Anne yemegi gibisi olamaz onu once bir kabul etmek gerekir. Yine de Etiler Hunkar yerken himmmmm diyerek kendinizden gececeginiz yemekler sunabiliyor.




Yaz, kis acik bahcesinde agacli golgelik ortamda klasik turk mutfaginin leziz yemeklerden yemek benim icin hep bir zevk oldu.
Fiyatlar icin ucuz diyemeyecegim. Etli, balikli ozel yemeklerde yaklasik 30 tl vermeyi gozden cikarin. Deger mi, bence kesinlikle deger..
Hic sasmayan bir standarda sahip Hunkar'i umarim siz de begenirsiniz...




Merak edenler icin adres:




Nevbahar

9/02/2012

Kur masayi Madam Despina...





Kur masayi Madam Despina, kirli beyaz musamba ortuleri ser..
Sezen Aksu'dan yine mi cicek bu satirlarla baslar. Rivayete gore Meral Okay'la sikca ziyaret ettikleri Bomonti'deki Madam Despina'nin yerinde yazilmistir sarki ve bu meyhaneyi anlatir. Bunu ogrendigim gunden beri de merak ederdim nasil bir yer oldugunu.
Bizde yetenek olsa da boyle sarkilara doksek ama gercekten Despina'nin yeri sohbetiyle, atmosferiyle, her aksam cikan fasil muzigiyle Istanbul'un gidelesi mekanlarindan. Despina ilk yerini 1946'da Esentepe'de kuruyor. Kendisi 2006 senesinde vefat edince de mekani oranin mudavimlerinden ErcanTekin'e devrediyor. Simdiki yer ise Kurtulus mahallesinde son durak'a yakin bir sokak.( carrefour'un sokagi olarak da bulabilirsiniz.) Tekel bufesini andiran girisiyle kendini zaten diger sosyete meyhanelerinden ayiriyor. Yaz aylarinda bahcedeki asmalarin altinda oturmak ise bambaska bir keyif.




Yaprak cigerle fasil da eklendi mi keyfinize diyecek yok.
Kesinlikle gidilmeli gorulmeli yerlerden...
Despina'nin serefine...




Nevbahar.

8/26/2012

Bir Datca kesfi- YAKAMENGEN

Memleketin hatta genellersek ortadogunun tam da civisinin ciktigi su zamanlarda tatil yazisi yazmak ne kadar akillica bilemiyorum. Nihayetinde dusununce okudugumuz hemen hemen herseyin ic sikiciligina inat, biraz tatil yazisinin ruhumuza iyi gelebilecegini farkettim.
En son yazimi Kas hakkinda yazmis sonrasinda da uzunca bir ara vermistim. Simdi rotayi biraz Ege'ye kaydiriyorum. Duragimiz bu sefer Datca ve burada kesfettigim yeni bir mekan "yakamengen".
Datca'nin en guzel yani benim icin hic kuskusuz havasi, denizi ve bakir koylari. Soyle kulacinizi atarken hemen yanibasinizda yuzen baliklar, ve deniz altinda yirmibin fersah..lafi gelmisken soylemeli, bir gun muhakkak tekne turu yapmanizi oneririm.
Palamutbuku, Datca'nin en sevilen sikca ugranilan koylarindan biri. Bayramda gunduz vakti gitmenizi tavsiye etmem, ancak aksama dogru gercekten keyfine diyecek yok..




Palamutbukunun guzel kumsalinda gunesi batirdiktan sonra yaka koyune dogru cikiyorsunuz. Tam da yolunuzun uzerinde tatli mi tatli bir restorant bekliyor olacak sizi. Yakamengen..




Burasi eski bir zeytinyagi isligi(mengen)iken usta ellerin degmesiyle simdi oldukca dekoratif bir restorana donusmus durumda. Malumunuz bizim topraklarda is restorasyona geldi mi guzelim eskiyi, orjinalligi bozup yerine sinir bozucu modern yapilar dikmekte ustumuze yok. Neyse ki yakamengeni olusturanlar gibi zevkli insanlara sahibiz ki guzel isler olabilecegine dair hala umudumuz var. Yaz sicaginda tas binanin icinde, ya da bahcede zeytin agaclarinin golgesiyle serinleme sansina sahipsiniz.













Mekanlar sadece mutfaklariyla degil muzikleriyle, dekoruyla, sohbetiyle farklilasiyor bence. Yakamengende otururken dinleyeceginiz muzikler, icerideki dekor, bahcesinden gordugunuz manzara buradan alacaginiz keyfi size garantiliyor. Sahibi Arda Serim'in sizi karsilarkenki guler yuzu, yediginiz birbirinden leziz yemekler kadar kiymetli.

Bir de zeytin agacinin nesi beni bu kadar ceker bilmem ama, hemen onunuzdeki bu zeytin agaclarina bakip mis kokuyu icinize cekmenizi siddetle tavsiye ediyorum!




Simdiden bu tatli mekanda keyifli bir aksam, guzel vakit gecirmenizi dilerim..
Not: benim icin keci peyniri kizartmasini ve de portakal soslu muhallebiyi yemeyi unutmayin!

Nevbahar.

11/09/2011

Bir KAŞ ne kadar anlatılabilirse..


Son iki yazdır herkesten sürekli bir Kaş lafı işitir olmuştum. Hani bir şey çok tekrarlanır ve çok övülürse insanda bir önyargı oluşmaya başlar ya..Etrafımdakiler Kaş şöyle güzel, böyle güzel dedikçe benim hevesim kaçar olmuştu. Neyse ki bu Eylül’de kendimi ansızın bu cennette buluverdim, iyi ki de gitmişim diyorum şimdi..
Gitmeden önce müdavimlerden aldığım pek çok tavsiye vardı. Kaşa gidince yapılacaklar uzunca bir liste ve ben sanırım daha yarısını bile bitiremedim. Ama gördüklerimle, yediklerimle, içtiklerimle ve fotoğrafını çektiklerimle kısa bir Kaş yazısı sizi bekliyor..




Efendim, Dalaman havaalanına iniyorsunuz. Sanırım yolculuğumun sonu Kaş’ta bittiğinden en sevdiğim havaalanıdır kendisi. Buradan bir transferle- (ücret 130-150 arası değişiyor)kendinizi Kaş’a atıveriyorsunuz. Aradaki bu yolculuk yaklaşık 2 saat kadar sürüyor.

Her müdavimin müptelası olduğu kalacak bir yeri vardır. Bizimki Perse Butik Otel. Sahibi, çalışanları ve odalarının güzelliğiyle bizim Kaş sığınağımız olur kendisi.








Otelinize yerleşikten sonra kendinizi mavi sulara bırakırsınız. Bir sürü beach’in olduğu Büyük Çakıl’da ve Küçük Çakıl'da su biraz soğuk olduğu için biz Limanağzından denize girmeyi tercih ediyoruz.Yaklaşık 10-15 dk süren bir tekne yolculuğuyla varıyorsunuz limanağzına. Bu yolculukta kulağımda sevdiğim müziklerle denize ve doğaya bakmak tarifi zor bir mutluluk.



Bütün bir yol boyunca bu manzaraya bakarak müziğinizi dinleyebilirsiniz. Ben 'Eternitiy and a Day' ve 'Koop Island Blues' dinlemekten inanılmaz zevk aldım. Tavsiye ederim..


Eğer tekne sizi tutmuyorsa limanağzından dönerken en uca oturun ve sıkıca tutunun..Hayatımda bu kadar keyif aldığım nadir anlardandı. Yaşamanızı tavsiye ederim..


Bana Kaş'ı tanıtan sevgili arkadaşım Özlem..

Burada birbirinden farklı beach’ler bulacaksınız. Benim favorim Delos eski adıyla Don Kişot. Mavi-beyaz renkleriyle bir yunan adası mekanını andıran Delos’ta aynı zamanda kalınacak yerler de mevcut. Küçücük sevimli bir koyda yüzmeye doyamayacağınız bu yerde çalınan müzikler şahane. Ayrıca bir klasiğimiz olan muzlu frappeyi de öneririm.







Eğer küçük çakılda merkeze daha yakın bir yerde denize girmek isterseniz Nur Beach’i de öneririm. Mekan sahibi Mehmet Bey’i her daim işinin başında bulacağınız Nur’da manzaranın tadını doyasıya çıkarırsınız. Kesinlikle ama kesinlikle Nur soslu karides’i tatmalısınız. Lezzetinden kendimden geçmiş olmalıyım ki fotoğrafını çekmeyi unutuvermişim.. Bir de narlı mohitoyu unutmuyoruz!





Nur'da uzandığımız sezlong'dan izlediğimiz bu manzara unutulacak gibi değildi..


Deniz sefasından dönünce saat 5.30-6 civarı gidilecek adres Deja-Vu’dur tabii ki. Adettendir ki burada Kaş sakinleri güneşin batışını izler. Güneş bu kadar mı güzel batar yahu dedirten derecede bir güzellikle biranızı yudumlarsınız. Fonda müzik, masada dostlarla sohbet ve yanı başınızda kuruyemişinize eşlik eden güvercinler..





Eğer başka bir mekanda akşam yemeğini bekleyeyim derseniz de Hide Away güzel bir alternatif. Gerçekten de adı gibi kendisini ulu orta göstermek istemezmiş gibi saklanmış bir bar olan Hide Away’de böğürtlenli mohito mutlaka içilmeli..





Ve yavaş yavaş akşam bastırırken duş alınır,üst baş giyilir ve akşam yemeğine geçilir. Akşam yemeği için bir sürü yer arasından size en sevdiğim üç mekanı tanıtmayı bir borç bilirim…


Üzüm Kızı Meyhane

Burayı nasıl anlatmalı bilemiyorum. Müdavimi olduğumuz bu mekana bir giden zaten bir daha çıkamıyor. Mutfakta birbirinden hamarat hanımların ellerinden çıkma mezeleri seçmek gerçekten zor iş. Mutfağın açık mutfak olması çok da sık rastlayamadığımız önemli detaylardan. Eski nesil bir meyhane olan Üzüm Kızı’nda her şey usulüne uygun. Masanıza oturur oturmaz getirilen beyaz leblebi ve katı yoğurtla yapılmış cacık size bozulmamış has bir meyhanede olduğunuzu hissettiriyor. Mekan sahibi Ali Armağan uzun zaman önce İstanbul'daki hayatını bırakıp Kaş'a yerleşmeyi tercih etmiş, iyi ki de etmiş ki şimdi gittiğimizde keyifle oturup sohbet edeceğimiz bir yerimiz var artık. Kendisi teker teker masaları ziyaret edip, sizlerle sohbet edip mekanını ve hikayesini samimiyetle anlatıyor. Üzüm Kızı adı her ne kadar şarabı çağrıştırsa da; aslında mekanın adı çok eskilerde üretilen özel bir rakı markasından geliyor. Meyhanenin duvarlarında bu rakının üretildiği zamanlarda üstünde yazılan Ömer Hayyam mısralarını görüyorsunuz. 70’ler-80’ler Türkçe şarkılarının çalındığı Üzüm Kızı’nda şarkılara eşlik edip sohbet etmenin tadı bir başka. Mehmet Güreli'den Kimse Bilmez'i sanırım en çok burada dinlemekten keyif aldım. Kesinlikle balık kokoreci,topiği, favayı ve elbette sütte balık’ı denemelisiniz. NOT: Rezervasyonla gitmenizi tavsiye ederim.






Topiğin iyisini bulmak gerçekten zor..Buradakini mutlaka deneyin..


Favorim..Sütte Balık

Mutfaktaki gizli kahramanlar..

Ali Armağan nam-ı diğer Üzüm Kızının sahibi..

Bahçe Balık

Kaş’ın yerlilerinden bir ailenin sahip olduğu Bahçe Balık Kaş'ın en bilinen mekanları arasında. Özellikle bayram tatilleri gibi yoğun zamanlarda aylar öncesinden rezervasyonla yer bulacağınız Bahçe Balık’ın mezeleri, balığı her şeyi çok leziz. Ama bilen bilir Bahçe Balık’ta ahtapot yenilir. Tatmış olanların okurken bile ağzının sularının aktığını biliyorum...


Resmine baktıkça bile iştahımın kabardığını söyleyeblirim..

Spaghettici

Birbirinden güzel meyhanelerin olduğu Kaş’ta bir de meşhur bir Spaghettici var. İşin ilginci ben spaghettisini değil ama tatlısı tiramisuyu denedim. İki kardeş olan Ramazan ve Halil Bey’in sahibi olduğu ve bizzat mutfağında da bulunduğu Spagettici’de kedi dili kekine tiramisuyu mutlaka yemelisiniz. Mekanın en beğenilen spagettisi ise duydugum kadarıyla deniz ürünleri, bir dahaki sefere ben de denemeyi planlıyorum...





Ve evet Kaş hakkında keşfedilecek yazılacak çok şey var! Bu yazıyı okuyanların ama keşke şunu da yazsaymışsın diyeceklerini biliyorum. Hayat umarım uzun ve biz gelecek yaz yine oradayız. Keşfedilmesi gereken yerler için tüm önerilerinize açığım..
 
Tatilimi daha bir eğlenceli kılan sevgili Özlem'ime de tekrar teşekkürler..